30 Ocak 2010 Cumartesi

AMADALAN



Televizyon izliyorum şu an üstünde ‘kill your tv’ yazan tişort giymiş bi karı, yuh amına koyim demeli ama demiyorum ne diyicem amına koyim bana ne, mesaj önemli değil de karı kendini güzel sanıyo, giderim var sanıyor, ben buna bozuluyorum işte.Oysa bir karı ne kadar güzel olabilir,yaşlanan bir adam olarak bunu çok rahat söylerim.Bir kere bıyıksız karı yok, bunu bilelim,18,19 iken oluyor ama sonra hepsi bıyıklanıyor,%80.789'u öle oluyo(oranı küsüratlı veriyorumki bilimsel olduğu anlşılsın )ben sakallısını bile gördüm, sakallı bebek de gördüm o ayrı, bir kadın götündeki kıllar kadar güzeldir, evet bizimde götümüzde kıl çıkıyor, onun da götünde kıl var olum, hepimiz kızlar kadar özen göstersek kendimize, valla birbirimizi sikeriz, bak hacı sevdiğin karıyı 1 yıl kapat ağda mağda yok ama,bakım da yok, çıksın bir sene sonra bırak sevgiliyi arkadaşın olarak sevmezsin, o kadar kıllı, o kadar sevimsiz bir insan olur. Düşün ya, sokağa salmazsın, insan içine sokmazsın. Ha bu yazıyı okuyan kızlar yok mu? Var. Sanma ki alınacak bu yazıdan,onlarda isyankar aslında ağdaydı,epilasyondu ya da değiller;çokta sikimde sanki,bak bir de şunu diyim,kadınlar neden bu kadar sık duş alıyor düşün, ya da düşünme lan valla bak düşünme,soğursun karıdan kızdan, neyse satırlarıma burada son veriyorum,kıllı am mı olur lan

25 Ocak 2010 Pazartesi

KERHANECİ!!!!


AKSAKAL: Yavrum bi uyan da salıyım öğretiyi
GENÇ: Ananı siki!!! dede böle aniden belirilir mi ya
AKSAKAL: Uzun etme.Dinle bak, eva mendese ne diyosun hafız
GENÇ: Valla dede abartıldığı kadar değil bence be.
AKSAKAL: Bırak lan şimdi, verse sikmez misin?
GENÇ: Sikerim, elekten geçiririm, sabaha kadar versaynsın
AKSAKAL: Ha şöle, hadi bakalım
GENÇ: EEE dede öğreti
AKSAKAL: Yavrum öğreti bu işte,hadı işimize bakalım şimdi, hadi




editörün notu: ulan sen bu karikatürü,espri kötü olursa oradan yırtarım diye yapıştırmış olmayasın.
yazarın notu: yok be abi şimdi şöle...
editörünnotu: sus sikerim tillahını.

23 Ocak 2010 Cumartesi

AMUNA KORUM(Yarı İmgesel,Yarı Attırolog şiir)


Ananas ve kivi tropik meyvelerdir
Muz ise yurdumuzda yetişir( kivi de öle)
Uzun bahsedemem şimdi sana tropikten kropikten sevgili
Neyi canın çekerse onu ye ben derim muz sen ye kivi nedir yani
Ama dersin ki ben doygunum o zaman ananastan kuvarstan uzak durucan.

Kıllı konular aslında bunlar
O meyveydi bu vitamindi derken bitiriveririz kendimizi
R ile başlayan meyve yok fark ettin mi sevgili
Uzun uzun araştırdım yok amuna koyum ama A öyle mi?
Misal ananas, örnek armut olmadı avakado. Di mi sevgili.

Not: şiir akrostiştir

20 Ocak 2010 Çarşamba

RUHLAR ALEMİNDEN HAYVANLAR ALEMİNE


Hayvan sevmiyorum.küçükbaşından,büyükbaşına,evcilinden,yırtıcısına hepsinden ayrı ayrı haz etmiyorum.ayakaltında dolaşmalarından,türlü sesler çıkartmalarından son derece tiksinen biriyim.bazıları diyor ki;"hayvan sevmeyen insanda sevemez."yawrum zaten ben insanda sevmiyorum.ha diyebilirsiniz ki sen ne seviyorsun yarrağım?"am" seviyorum ben,"göt" seviyorum ben.şimdi bir yanda van kedisi,diğer yanda lopezin götü olsa kimi tercih edersin?lopezin götü biliyorsun işte,her tarafı ayrı oynayan,insanın aklını başından alan bir göt yapısı var kadında.şimdi ben gözünü siktiğimin van kedisini mi seçeyim yoksa bayan lopezin götüne mi koyayım?biraz akıllı olun ya,sikeyim hayvanı,haşaratı.biz işimize bakalım amına koyim.amına koyim derken,"amına"kısmını vurguyla söylüyorsunuz değil mi?ha sonra ters bir durum olmasın.

http://friendfeed-media.com/23d1c7b6f328911ab67edc5b4b1e6f5eb6955028

16 Ocak 2010 Cumartesi

New York Halleri


New York'un en nezih muhitindeki yüksek katlı binalardan birindeki lüks dairesindeydi ve yalnızdı. "Vicdanını sikiyim dünya para verdik, manzarayı dürbünle seyrediyoruz arkadaş, eşek miyiz bilmiyorum ki" dedi kendi kendine...

Kolay değil henüz 28 yaşındaydı ve Cambridge'de son sınıfta staj yaptığı finans danışmanlığı şirketinde asistanlıktan CEO'luğa yükselmişti. CEO diyince bi anda kıllandı, çünkü bayadır açılımına bakıcaktı internette ama bi türlü nasip olmamıştı. "Hayır yarın öbür gün biri sorucak rezil olucaz ite köpeğe" diye iç geçirdi. Bu esnada biraz terlemişti, paniğe kapılınca terlerdi. Hemen bilgisayarı açtı. Ama açar açmaz aklına bi kurt düştü, hemen facebook'u açtı, mesaj falan atan var mı diye baktı, hatun matun... Kolpadan girdiği Green Peace grubundan bi mesaj gelmişti, başka da bi bok yoktu, hemen sildi. Çünkü bir dahaki açışında o mesajın Green Peace'den geldiğini unutup inbox'ta 1 adet mesaj görürse boşuna umutlanıp hayal kırıklığına uğrayabilirdi.

Son günlerde mutsuz ve tedirgindi. Bir süre filmlerde gördüğü gibi; brokerlara özel lüks mekanlarda takılıp bardaki beşyüz dolarlık fahişelerden birinin ona yaklaşmasını bekledi. Yaklaşan olmadı. Ancak bir keresinde viskiyi hızlı içmiş, çakırkeyif olmuş, kadının birinden çakmak isteyecek olmuştu ki kadının erkek arkadaşı mıdır artık kocası mıdır yanında bitmesi bir olmuştu. Sonra panikle götünü yiyimcilik yapıp adamdan ateş istemişti. Aslında boş anına denk gelmişti. Yoksa o adamı sikerdi, amına koyardı ağzını burnunu kırar kadını da sabahlara kadar sikerdi ama buna gerek görmemişti tabii. "Lan amına koyim New York'da girmediğim bar, pavyon kalmadı nerde bu orospular, anasını sikiym parasını neyse vericez. Lan filmlerde götüboklu pezevenkler giriyo bara, iki dakkada ilik gibi karı yapışıyo, biz amına koyim bi viskiye yüz dolar veriyoz şurda bi icraat yok, kaderini sikiym" şeklinde düşüncelerle boğuşmaktan alamadı kendini. "Amcık gibi de şans var keraneye gitsek arkadaş bu sefer de hastalıklı olanı buluruz, sonra uğraş dur."

Morali iyiden iyiye bozulmuştu. Yaşadığı binaya döndü. Kapı görevlisi "Merhaba Mr. Rutherford, bu akşam nasılsınız" dedi. Ancak Rutherford "Senin de mına korum şimdi ha! asabım bozuk, bi daha bahşiş falan da yok, siktir, yürü!" şeklinde çıkıştı. Kapı görevlisi doğuştan yalaka olanlardan değildi. Babası onurlu bir adamdı, Vietnam'da savaşmıştı. "Allah'ından bul mına kodumun çocuğu, bunlara iyilik de yaranmıyo" diye mırıldandı. Rutherford uzaklaşınca porto rikolu temizlikçiye "bu götoğlanının da anasını sikicem bi gün ama dur bakalım şu şoförlük işi belli olsun, ona göre" dedi. Temizlikçi porto rikolu olduğu için haliyle ingilizce bilmiyordu. İçinden "ulan var ya bi ingilizce bilsem allahıma elli dolar için bire bin katar nasıl ispiyonlarım seni biliyo musun kelini siktiğim" diye iç geçirdi. Evet, New York zor bir şehirdi...

13 Ocak 2010 Çarşamba

SEVİŞİRDİK BAZEN


ERKEK: Hayatım içerdeyken düşünecek çok zamanım oldu

KADIN: Belli amına koyim çürüdük.

ERKEK: Sen de haklısın tabi bi yerde

EDEBİYAT SAATİ


"annem ölmüş bugün. belki de dün, bilemiyorum."ALBERT CAMUS

şimdi benim annem ölecek de dün mü,bugün mü bilmeyeceğim öyle mi?senin ben camus gibi talükatını sikeyim.sorsan desen ki evladım niye böyle konuşuyorsun,"abi,ben varoluşçuyum" der.senin varoluşçuluğun mu kalmış amın oğlu,senin varolma nedenin bu kadın zaten lan.oh ne güzel ananmız babamız ölsün,bizim sikimizde olmasın.neymiş efendim varoluşçuymuşuz.varını,yoğunu sikim senin ben,sersem sikin tohumunu bak hele sen ya.vorluşcuymuş,bende yokediciyim amına koyim,terminatör.oldu mu şimdi böyle?insanın annesi lan bu,o öldükten sonra varoluşcu olmuşsun skime,olmamışsın taşşağıma.şimdi senin annen öldü mü?bana hiç edebiyat yapmadan cevap ver,ama bak net cevap ver,kıvırma.senin annen öldü mü kardeş?evet öldü.e o zaman bu neyin varoluşçuluğu lan.bir de evet öldü diyor ya.neyse amına koyim daha fazla yıpratmim kendimi.bir başka edebiyat saatinde görüşmek üzere.hayır abi,ilerleyen sayfalarda da,annem öldü ama üzülmedim diyor;ekmek düşmanına bak sen amına koyim ya.yıllarca evin içinde yemeğin pişsin,çamaşırın yıkansın,ütün yapılsın sonra anne ölünce,ha ben varoluşçuydum abi.afferin oğlum,hiç bozma.bu şekil devam et sen.

1 Ocak 2010 Cuma

Amerikalı ünlü bir yazarın hikayesi üzerine varyasyonlar


sisli bir kasım akşamı saat sekizde kentin büründüğü o sessizliğe girmek, genleşen beton kaldırıma basmak ( genleşen de neyse amuha koyim) üzeri et kaplı çatlakları adımlamak ve elleri cepte sessizliklerin arasından yürümek: bay leonard mead'in yapmayı en çok sevdiği şey buydu işte.çünkü bay leonard mead yarak kürek bir adamdı ve yapacak hiçbir şeyi yoktu.bay leonard mead böyle leonard meonard gibi ağdalı bir ismi var diye tüm hayatını buna bağlamıştı ve hayatı boyunca bir sike tutunamamıştı.neden bay leonard mead diyorsak bu bay leonard mead'e onu da anlamış değilim.


kimi zaman saatlerce,millerce yürürdü bay leonard mead ve evin(ev de ev olsa) yolunu kaybederdi.yolunun üzerinde karanlık pencereli kulubeler,evler görürdü.bunun da pencerelerin ardında titrek ateşböceği parıltılarının belirdiği bir mezarlıkta yürümekten pek farkı yoktu.


Gördüğünüz gibi bay leonard mead iyice zıvanadan çıkmış haldeydi.o mezarlık senin bu mezarlık benim dolaşıp dururdu ama kurban olduğum allahım bu pezevengin canını almazdı ki dolaştığı mezarlıklardan birine kendi de girsin ve bizde rahatlayalım kendi de rahatlasın.


yürürken arkasına köpekleri de takar küme halinde oraya buraya yürürlerdi.hadi biz bu ipneye uymayalım bir hikaye yazalım diyoruz ama anlatacak da bişi yok ki.anca oraya haldur huldur yürü sonra bi de şuraya haldur huldur yürü..( gördüğünüz gibi yazı uzun gözüksün diye gereksiz cümleler kullanmaktan da çekinmeyen biriyim) bu leonard yavşağı.. lan bak yaşı da var bu adamın böle ipnesi olsun yavşağı olsun girişiyoruz adama ama hafiften kıllanmıyor da değilim sevgili okurlar. toplayalım hikayeyi:leonard amca yine bir gün böyle yürürken arkadan aniden bir ses duydu:


"dur!" yavaşça arkasına döndü.


"dur ve ellerini kaldır" leonard şaşırmıştı.halbuki şaşıracak bişi yoktu.gece gündüz demeden it gibi dolaşırsan bunun böyle olacağı belliydi.


"ellerini kaldır;yoksa vururuz!"



bay mead " neyi vuruyonuz lan keklik miyiz biz?" dedi aniden ( bu noktadan sonra kendisine sempati duymaya başladım)



" sus" dedi adam " sikeriz valla tillağını" da dedi sonra. ama bay mead bunu duymazlıktan geldi.çünkü daha fazla götü yemedi diklenmeye ( aha bu noktadan itibaren de duyduğum sempatiden eser kalmadı)


üşenmezsem devam eder..



NOT: hoca üşeneceğim şimdiden belli etti kendini.hiç gerilim yaratmayayım.daha devam etmez bu hikaye..