15 Kasım 2010 Pazartesi

YEDİ KAFALI GÜRBÜZ



Baştan şunu belirtiyim ki bu yazı hüzünlü bi yazıdır, hüzünlüdür çünkü memur çocuğu olmak öyle bişeydir, hüzünlüdür. Ben tam bir memur çocuğuyumdur ve zorluklarını iyi bilirim, parasızlık çekmişimdir ama buna rağmen tipik bir orta sınıf memur gibi üst sınıfa da öykünmüşümdür, mesela memur çocukluğuma bakmadan ortaokul yıllarımı kolejde geçirdim, geçirmek derken şunu belirtiyim azap dolu yıllardı o yıllar.




Düşünün beden dersine çıkıyoruz herkes Adidas, Nike, Puma giyerken ben eşofman olarak Boss giyiyorum ki Boss demin saydığım bütün markaları sikerticek bi markadır, peki ben nasıl giydim bu markayı? Tabiki pazardan. Amına koyim böle işin, kapkara, üzerinde hayvan gibi Boss yazan o naylon giysiyi her beden dersinde giydim, tam bir karafatma böceği gibi sahalara daldım, top oynadım, direğe tırmandım, takla attım başka ne yapabilirdim ki. İçin için üzüdüm ama toptanda geri kalmadım, mahhale de ise koleje giden tek çocuk olduğum için zengin muamelesi gördüm, tam bi araftı yani durumum, bunu için de için üzüldüm, zaten her sike üzülüyodum o vakitler, çok duyarlı yazar gibi olmuştum iyice.



Memur çocuğu tatilerde de üzgündür hep, çünkü disko sakıncalı ve pahalı yerlerdi bizim için, bi grup mal olarak gecelerimiz sahillerde geçti hep,(diskoyu geçtim ne sahilde bi ateş yakıldı ne gitar çalındı, gerçi iyi de olmuş amına koyim)boy boy erkek içinde geçti tatil hayatım, diskoya özlemimizi buraların yoz yerler olduğunu savunarak hafiflettik ama yiyişten hep uzaktık be kardeşim anca birbirimizi yedik, sinir ettik buna da üzüdüm tabi bi dönem.




İlk markalı ayakkabım Kinetixti yemin ediyorum 2 hafta topa vurmadım bişey olmasın diye, sonra topa vuramıyorum çok üzüldüm, ilk markalı tişörtüm collezineydi, pislenmesin diye 2 ay giymedim, giyemedim diye de çok üzüldüm, yani o dönem üzülmenin anasnı siktim sayın okurlar, hatta öle bi noktaya geldim ki, yeterince üzülemediğim şeyler var diye üzüldüm, tam hüzünbaz olmuştum.



Liste uzun ama ben olayı hamburgerle bitiriyim (Yoksa babamın ilk arabası olan Kartal'a ailece nasıl tepki verdiğimiz anlatsam hayatınız değişir) İlk kez buluştuğum kız arkadaşım tutturdu mc donalds'a gidelim, parayı yokladım, sıgara almazsam yetiyodu (ortaokul sonda sıgaraya başlamıştım, üzüntüden işte amına koyim) gittik ama gitmez olaydım, hamburgeri yemek tam ızdarapmış bilemedim, hayatımda ilk kez hamburger yiyiyorum, yani yiyemiyorum, salatası ayrı taşıyo, köftesi alttan affedersiniz sik gibi çıkıyo en son dedim ben aç değilim, bıraktım hamburgeri masaya ama kız arkadaşım sanki milli yemeğimiz hamburgermiş gibi yemelere doyamadı, nasıl ketçapını mayonezini taşırmadan yedi hayret ettim, ben o gün aç ve sıgarasız eve döndüm (tek tesellim zaten aç karnına sıgara sevmeyişimdi)



Şimdi yaş oldu 30, eksiğim yok, bakıyorum çok kral hamburger yiyen biri olmuşum, marka desen sikimde değil, diskonun bi numarası yokmuş, boşa üzülmüşüm yani. Şimdi de boşa üzüldüm diye üzüLüyorum, üzüntüden mal oldum, artık nasıl üzülüyosam babamla kardeş gibi görünüyoruz, rahatça kahveye gidip okey atabiliyoruz yadırganmaksızın. Babamn emekli öğretmen çevresinde göze batmadan yaşıyorum.



Memur çocuklarının öyküleri hep hüzünlüdür, çünkü memur çocuğu olmak öyle bişeydir sayın okurlar (gerçi hüzünden götüm başım oynar oldu ama hüzünden de kopamıyorum sayın okurlar)

1 yorum: